Ezelden, insanın doğduğu güne kadar, bir tükenmez karanlık var; arada bir hayat zamanı var. Öldüğü günden, sonsuza kadar yine bir tükenmez karanlık… Öyle bir hayat ki, hem soluk almakla duruyor, hem soluk aldıkça azalıyor. O türlü yaşayışta ne zevk olsun?… Continue Reading →
İşte orada ölümü düşündüm bak. Ölüm ürkütücü gelmiyor insana. Ama insan ölümü kabul edemiyor. Kesin bir gerçek bu. Bilimi düşünüyorsun orada. İki yüz yıl, üç yüz yıl sonrasını düşünüyorsun. Ve bilimin insanlığa getireceklerini. Ve birden içinde bulunduğun o durum anlamsız… Continue Reading →
“Öyle bir zaman gelecek ki,” dedim, “Hepimiz ölmüş olacağız. Hepimiz. İnsanların var olduğunu ve türümüzün herhangi bir şey yaptığını hatırlayabilecek tek bir insan evladının bile kalmadığı bir zaman gelecek. Sizi beni bırakın, Aristoteles ve Kleopatra’yı bile hatırlayan kimse kalmayacak. Yaptığımız,… Continue Reading →
Kim bilir, ölenler belki de şanslıydı. Acıları bitmişti, dinleniyorlardı artık… İki Gözüm Despina, Yasemin Özek
Yaşlanmanın hatalarına kapılan insanlar gibi ben de güne kahve ve ölüm ilanlarıyla başlıyorum. Bill Cosby
Jose Arcadio, yatak odasının kapısını kapar kapamaz evde bir silah sesi çınladı. Kan, kapının altından süzüldü, oturma odasına geçti, sokağa çıktı, inişli çıkışlı yoldan karşıya ulaştı, kaldırımları indi çıktı, Türkler Sokağı’nı geçti, önce sağa, sonra sola saptı. Buendiaların evinin tam… Continue Reading →
Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya altı haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu iniltiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o telafisi imkansız son günün… Continue Reading →
Ölüm kaçınılmaz bir şey. Bir adam halkı ve ülkesi için görevini düşündüğü şeyleri yaptıktan sonra barış içinde dinlenebilir. Bu çabayı gösterdiğime inanıyorum, bu yüzden sonsuza kadar uyuyacağım. Nelson Mandela
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum. Pembe ve Yusuf, Canan Tan
Ve Sylvia’nın neden çığlık attığını anlıyorum. Vivian kafasını çevirip çalıların arasına kusuyor. Bense uyuşmuş gibiyim, hareket edemiyorum. Sylvia dibimde sızlanıp hızlı hızlı nefes alırken, ben otların düzleştiği bu bölgeye dağılmış çeşitli kemikleri inceliyorum. Nedense bu alemden kopup gitmiş gibiyim; sanki… Continue Reading →
“Önünde tehlike var, arkanda ise güven, Yardımcı olur sana ikisi içimizden, Yolunda ilerletir yedi şişeden biri Bulabilirsen eğer şimdi doğru iksiri, Birimiz geri yollar, dönersin tıpış tıpış, İkimiz saf şaraptır, ısırgandan yapılmış, Üçümüz zehirlidir, hiç çekinmez can alır Ondan tek… Continue Reading →
Neticesinden hayret ve şaşkınlık içinde kaldığımız, hoşumuza gitmeyen bir hareket, bir söz, bir düşünce karşısında “Ölür müsün; öldürür müsün?” diye yakınırız. Hikayesi şöyledir: Vaktiyle köylünün biri hacca gitmiş. Tabi, dönüşte eşe dosta, hısım akrabaya hediye getirmek adetten… Herkese miktarınca hediyeler… Continue Reading →
Gün gelir, genç kadınlar ya ölü bulunur ya da intihar ederlerdi. Önce derin bir sessizlik olurdu. Kimse bir şey söylemez, sormaz, sanki bilmek istemezdi ölüm nedenini. Sonra zaman içinde bir fısıldaşma başlardı. Kadınlar çeşme başlarında, evlerinin önünde, imecelerde kulaktan kulağa… Continue Reading →
Baba gel konuşalım. Öldüğünde çok geç olacak. Zamanın yaraları sardığı acıklı bir yalan. Hayatını değiştirmeye niyeti, kendini dönüştürmeye cesareti olmayanların inanabileceği türden cılız bir teselli. Zaman bir ölü yılan. Kendine dahi hayrı yokken deva olmaz hiçbir yaraya. Geç kalınır insan… Continue Reading →
İnsan her adımını mezardan uzaklaşmak için atar, yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır. (Nitekim her nefesini hayatını uzatmak için alır, yine her nefeste hayatından bir nefeslik zaman eksilir!) İntibah, Namık Kemal
Ahlaki bakımdan olgun kişiler, bilinmeyene ihtiyaç duyan, hayatlarinda belli bir anarşi olmaksizin kendilerini eksikli hisseden, içlerindeki otekiliği sevmeyi ogrenen insanlardır. Bedenin sanayileştirilmesi şöyle bir şey… İnsan kendini, her geçen gün biraz daha fazla, tıp otoritelerinin beden denilen makine parçasını gözetlemesi… Continue Reading →
Ölüm korkusu yaşama korkusunun ardından gelir. Hayatı dolu dolu yaşayan biri her zaman ölüme hazırdır.
Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş. Bir asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış. Günün birinde herkesin hak… Continue Reading →
© 2024 Kitap Sözleri