Ordınov, kilise kapısında sadaka bekleyen dilenci kocakarıları, hasta ve sakatları aralayarak kadının yanma sokuldu ve o da diz çöktü. Elbisesi, onun elbisesine değiyor, vecd içinde mırıldandığı duayı, dudakları arasından kesik kesik çıkan soluğu işitiliyordu. Kadının yüzü bu defa da derin… Continue Reading →
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum. Pembe ve Yusuf, Canan Tan
Rüzgar, sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. Pencerenin camlarında gezinen titreyiş, kasımpatıların gövdelerini okşayan fısıltı, karanlıkta gümüşi yaralar açan çığlık, yağmuru hızlandıran deli ıslık, yüzümüzde patlayan haykırış, denizi ürperten mırıltı, kaç renk, kaç çeşit, kaç ton sesi varsa, rüzgar sonbaharda hep… Continue Reading →
“Dünyanın anlamının farkına varmadan dünyada yaşamak, kitaplara dokunmadan büyük bir kütüphanede dolaşmaya benzer.” Kayıp Sembol, Dan Brown
Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, Ne yapalım? Kaderimiz böyle!” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne… Continue Reading →
Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım. Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali
Büyükler, bayılırlar. Onlara yeni bir arkadaşınızdan bahsettiğinizde gerekli soruları asla sormazlar. “Sesi nasıl?” Diye sormazlar mesela. “Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu yapıyor mu?” Diye sorduklarını asla göremezsiniz. Onlar sadece, “Kaç? Kaç kardeşi var? Kaç k? v? Babası ne kadar kazanıyor?”… Continue Reading →
Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şey kalmayacak. Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde ki ben en çok onları duydum. Gittin mi adamakıllı gideceksin. Hiçbir özlem kalmayacak dönüşleri emziren. Demem o ki dönecekmiş gibi gitmeyeceksin. Büyük git gideceksen… Continue Reading →
Masanın üzerinde yatan yaklaşık iki milyon dolarımız vardı. İstesek süpermarketi alabilirdik ancak elimiz kolumuz bağlıydı çünkü kimse evden çıkamıyordu. Çaresizlik duygusu insanı kahrediyordu. Pablo Escobar
Umutsuzluk içinde ne yapacağını bilemeyen Altın, bir taşın üzerine oturdu. Elbisesini yırtarak, sapsarı memesini çocuğun ağzına uzattı: –”Al bak, sütüm yok benim. İnandın mı şimdi. Sütüm olsa sana vermez miydim? Zavallı öksüzüm. Olmadığını anla da bana eziyet işkence yapmayı bırak… Continue Reading →
Gittin… Ben arkandan sadece baktım. Oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki… “Gidersen, iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini. Gidersen, sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak. Gidersen, karanlığa mahkum edeceksin günlerimi. O karanlıkta yolumu kaybedeceğim.”… Continue Reading →
Ya şu ana yolların büyütülme işine ne demeli? Batı’daki binaları altüst ediyor, yıkıp geçiyorlar. Hıyarın biri yol buradan geçecek dedi mi, kimsenin yapacak bir şeyi kalmıyor. Üzgünüz, 784 otoyolu buradan geçeceği için bir yıl içinde kendinize yeni bir ev bulmanız… Continue Reading →
Geleceğe ya da geçmişe, düşüncenin özgür olduğu, insanların birbirlerinden farklı oldukları ve yapayalnız yaşamadıkları bir zamana; gerçeğin var olduğu ve yapılanın yok edilemeyeceği bir zamana: Tekdüzen çağından, yalnızlık çağından, Büyük Birader çağından, çift düşün çağından; selamlar! Artık ölmüş olduğunu düşündü…. Continue Reading →
Sonra sinemada oturup öne eğiliyorlar heyecanla. War Correspondent (savaş muhabiri) adında vasat bir film izledikleri; her türlü çatışmanın altı bin mil uzağında, muhtemelen insanların savaşı hiç görmediği bir yerde çekilmiş. Film yalnızca yakışıklılığı, zekası, cesareti ve laf oyunlarıyla Nazi Almanyası’nın… Continue Reading →
“Bana güvendiğine göre bir şey daha öğrenmek istiyordum,” dedi. Şu ünlü şarkıyı, hani babanı kızdıran şu tangoyu söylerken şarkının neler dediğini biliyor muydun?” “Sana yalan söylemek istemem. Tam bilmiyordum. Her şeyi öğrendiğim gibi bu şarkıyı da öğrenmiştim, müziği de güzeldi…. Continue Reading →
Adamın biri, iş için hayvanat bahçesine başvurmuş, “Maymunumuz öldü, sadece maymun kadromuz boş. Kabul edersen buyur” demişler. Bizimki kabul etmiş. Bir maymun postu giydirmişler, asgari ücretle işe başlamış. İş iyi, gıdaya da para vermiyor, bütün gün simit, fıstık vs. Bir… Continue Reading →
Ahlâk, bireydeki sürü dürtüsüdür. Herkes için geçerli olan bir ahlâk sistemi temelde ahlâksızdır. Ahlâk ne akılcı, ne mutlak ne de doğaldır. Dünya, her biri evrensellik iddiasında bulunan birçok ahlâk sistemi görmüştür.Dolayısıyla ahlâk sistemleri evrensel değildir, yaratıcılarının belli çıkarlarına hizmet ederler… Continue Reading →
Yalnızlığın bir şey öğretmediğinden, kayıtsızlığın bir şey öğretmediğinden başka hiçbir şey öğrenmedin. Bu bir aldatmacaydı, göz alıcı ve tuzaklı bir yanılsamaydı. Yalnızdın, hepsi bu ve kendini korumak istiyordun; dünyayla senin arandaki köprüler sonsuza dek atılsın istiyordun. Ama sen bir hiçsin,… Continue Reading →
İçlerinde gizli bir aşkın büyümesine izin vermek tüm kadınların ortak çılgınlığıdır. Eğer bu aşk karşılık bulamazsa, can bulduğu hayatı yiyip bitirir. Yok, eğer karşılık bulursa, aldatıcı bir ümitle, çıkışı olmayan vahşi bataklıklara sürükler insanı. Jane Eyre, Charlotte Brontë
Seni benden başka hiç kimseyle paylaşmaya razı değilim. Zaten sen bir bütünsün; bölünemezsin, paylaşılamazsın ki! Ben hep sevdim sana gelinceye kadar. Seni sevmeye hazırladım kendimi. ilk sevdiğim değilsin elbette, ama son sevdiğim olacaksın. Seni tanımadan önce yalnız sevmenin hazzıyla doluydu… Continue Reading →
© 2024 Kitap Sözleri