Oda karardı. Ruhunda boşluk, hüzün vardı. Çevresindeki hayal ülkesi yıkılıyor, bir iz bırakmadan yıkılıyordu. Her şey, düş gibi, gürültüsüz, sessizce gelip geçmişti. Şimdi hayallerinin neler olduğunu bile bile anımsamıyordu. Ama içini sızlatan yeni bir duygu, kışkırtıcı bir istek belirsiz bir yığın yeni hayal çağırıyor…
Küçük odada derin bir sessizlik vardır; yalnızlık ve tembellik hayal gücünü okşuyor. Hayal dünyası hayat bulmaya, ihtiyar Matryona’nın mutfakta kendisi için pişirdiği kahvenin suyu gibi inceden inceye kaynamaya başlamıştır. Yavaş yavaş taşıyor; gelişigüzel aldığı kitap, üçüncü sayfayı bulmadan hayalcimizin elinden düşüyor. Hayal gücü gene harekete geldi. Önünde yepyeni bir dünya, yeni çekici bir hayat birdenbire bütün parlaklığıyla belirdi.
Yeni hayaller ona yeni mutluluk getiriyor! Çeşnisi değişik, aldatıcı, tatlı bir zehir!.. Gerçek hayatımızdan ona ne artık! O dünyanın görüşüyle sizinle benim hayatımız pek tembel, pek ağır ve uyuşuk geçiyor. Hepimiz kaderimize küsüz, hayattan bezmişiz. Gerçekten de öyle; bakın, ilk bakışta sanki birbirimize dargınmışız gibi, ne kadar soğuk görünüyoruz. Buna baktıkça hayalcimiz, “Zavallılar!” diye düşünüyor. Bu düşüncesinde şaşılacak yan yok.
Önünde ucu bucağı görünmeyen canlı bir tablo gibi büyülü masal kişiliği olduğunu söylemeye gerek yok. Şu çeşit çeşit serüvenlere, gürül gürül akan hayallere bakın! Belki kurduğu hayallerin neye ilişkin olduğunu soracaksınız? Her şeye ilişkin… Önceleri kendi kabuğunda, kimseden beğeni görmeden yaşayan, ama sonunda başarıya ulaşan şairi düşünün. Hayalinde neler canlandırmaz; Hoffman’la arkadaşlığı, Bartolome Gecesi, Diana Vernon, Kazan şehri alınırken İvan Vasilyeviç’in kahramanlığı, Klara Mobray, Evfia Dens, Yan Gus’un Papazlar Konseyi’nin önündeki duruşu, Robert’de ölülerin dirilmesi… (Bunun müziğini anımsar mısınız? Sanki mezarlık kokar.) Minna ve Brenda, Berezina’daki savaş, Danton, Kleopat-ra oi suoi amanti Kolomna’da ufacık bir yuva… İçinde, onu tıpkı sizin gibi meleğin ağzını, gözlerini açarak derin şaşırtıyla dinleyen sevimli bir yaratık…
Dediğim gibi Nastenka; bu tembellik tiryakisi, sizin, benim aradığımız hayatı ne yapsın! O, bu hayatı küçümser, değersiz bulur. Ama belki bir gün, beğenmediği bu hayatın bir günü için, hem de zevk, mutluluk düşünmeden, pişmanlık ve sonsuz bir keder içinde bütün o hayali yıllarını gözden çıkarmaya razı olacağını hiç aklına getirmiyor. Bu korkunç an henüz çatmadığı için, hiçbir isteği yoktur. Çünkü o, her istediğinin üstündedir, her şeye sahiptir; her şeyi kanıksamıştır.
Kendi hayatının yapıcısı olduğu için ona her an istediği şekli verebilir. Zaten hayal dünyası öyle kolay, öyle doğal yaratılıyor ki, bunların hayal olduğuna inanılmıyor bile. O dünyada insana her şey düzme bir seraptan, aldatıcı bir hayalden ibaret gibi değil, gerçeğin ta kendisi olarak görünüyor. O zaman niçin hayalcinin ruhu sıkıntıyla doluyor, nabzı yanaklarına akmaya başlayıp bütün varlığını tanımlara sığmaz bir sevinç kaplıyor?
Niçin uykusuz geçirdiği geceler onun için eşsiz bir neşe, mutluluk anı olarak çabuk geçiyor?.. Kahramanımız ancak güneşin ilk pembeliği pencereyi yaldızlarken iç sarsıntıları içinde hırpalanmış, ama gene de derin bir haz duyarak kendini yatağa atar. Petersburg’a özgü garip, fantastik bir sabah ışığı odayı aydınlatmıştır.
Beyaz Geceler, Dostoyevski (Varlık Yayınları, sayfa 25-26)
Benzer Kitap Sözleri
- Khaled Hosseini Sözleri: Uzvunu kaybedenlerin hissettiği hayali acı gibi!
- Sinan Akyüz: Kendi hayallerine beni de dahil etme!
- Pablo Escobar Sözleri: Kimse sahip olduğu hayalleri kontrol edemez.
- Charles Dickens: Oysa şimdi ben ondan daha yaşlıyım.
- Mark Twain: Hayallerinizi küçümseyenlerden uzak durun!
- Stephen King: Normal olmak zorunda değilsiniz
- Fyodor Mihayloviç Dostoyevski: Etiyle, kemiğiyle gerçek bir insan olmak o kadar zor ki…
- Anonim: Ve sonra asla dönüp arkana bakma!
- Anonim: Özgür olmak, kendine karşı doğru olmaktır
Bir yanıt yazın