Annemin çiçekleri hiç açmamıştı bu yıl. Kupkuruydu hepsi. Birkaç kez o görmeden sulamak istemiştim ama döktüğüm sular, tenekelerin altından toprağa tutunamadan akıp gitmişti. Ve şimdi biz de öyleydik. Doğmuştuk, büyümüştük hatta kök de salmıştık ama tutunamamıştık topraklarımıza… İki Gözüm Despina,… Continue Reading →
Hayatı ya hafızadan yaşarsın ya da yaşadıklarını hafızalara kazırsın… Kesme Şeker, Eddi Anter
İlerleyebilmenin en iyi yolu, Sizi geride tutanları bırakabilmektir. Gölün Dibindeki Ev, Josh Malerman
Plağı çıkarttı, Misafir geldi mi ortaya çıkan tabakların durduğu tel dolaba kaldırdı. O dolap, misafir gelmedikçe açılmazdı ki hiç… Artık Paşalimanı şarkısı da Evimize getirdiği bütün o keyif ve mutluluk da “misafir” dolabındaki yerini almıştı. Ne o gece ne de… Continue Reading →
Senden önce hayatım tıpkı aysız bir gece gibiydi. Çok karanlık; ama yıldızlar vardı, sebepler… Ve sen, gök yüzüme bir meteor gibi girdin. Parlaklık vardı, güzellik. Sen gittiğinde ve meteor ufka düştüğünde, her şey simsiyah oldu. Hiçbir şey değişmedi ama gözlerim… Continue Reading →
“Genelde erkekler, ne kadar kötülük yaparlarsa yapsınlar, bir kadının sevgisini kaybedebileceklerini düşünemezler.” Üç Çatılı Ev, Arthur Conan Doyle
İnsan neden öğretmekten hoşlanır? Bunun nedeni kendinin değerli ve önemli bir insan olduğunu düşünmek olabilir mi? Hayır, hayır! Bu kadar kötü bir neden olamaz. Hayır, bence bu balık tutmak gibi bir şey. Bence ne yakalayacağımızı, denizden ne çıkacağını bilememeniz bunu… Continue Reading →
“Bütün sınıf arkadaşlarımın isimlerini biliyordum, biri hariç. Yeni öğrenci, arkamdaki sırada, serinkanlı siyah gözleri karşıya sabitlenmiş bir halde kaykılmış oturuyordu. Siyah gözleri beni adeta delip geçiyordu. Dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Kalbim bir an tekler gibi oldu ve o bir… Continue Reading →
Ama insan her zaman makul hareket edemez tabii. Örneğin; bazen de kanun tasarıları yapıyordum. Cezaları düzeltiyordum. İşin aslının, mahkuma bir şans vermek olduğunu fark etmiştim. Binde bir şans, birçok şeyi düzeltmeye yeterliydi. Örneğin hastayı (hasta, diye düşünüyordum), onda dokuz ihtimalle… Continue Reading →
“İnsan zihninin, boş bir çatı katına benzediğini ve insanın bu çatı katını kendi seçeceği mobilyalarla döşeyeceğini düşünüyorum. Yalnızca bir aptal, önüne gelen her bilgiyi kapar, böylece ona faydası dokunabilecek bilgiler kalabalıklaşır ya da birçok şey birbirine girer ve o bilgiye… Continue Reading →
“Nen var Zeze?” “Hiç. Şarkı söylüyordum.” “Şarkı mı söylüyordun?” “Evet.” “Öyleyse ben sağır olmalıyım.” İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim. Şeker Portakalı, Jose Mauro De Vasconcelos
Bir çocuk büyüklerinin kusurlarını ilk yakalayışında, küçük kafası, büyüklerin hiç de öyle tanrısal zekaları bulunmadığını, kararlarının her zaman akıllıca, düşündüklerinin her zaman gerçek olmadığını, her zaman dürüst davranmadıklarını anlayınca, dünyası yıkılır, paramparça olur. Tapılan tanrılar devrilir, bütün güvenlik yok olur…. Continue Reading →
Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Hz. Hüseyin Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce’nin hatırına. En Yüce’nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu, Hüseyni bir nikâh. “Kerbela,… Continue Reading →
İşte böylece Phileas Fogg tutuştuğu bahsi kazanmış oldu. Dünya etrafındaki seyahatini 80 günde tamamladı! Her türlü iletişim araçlarını kullandı: yolcu gemileri, trenler, arabalar, tekneler, yatlar, tahtırevanlar, hatta filler… Ve beynimiz bütün bu heyecanlı yolculuk sırasında soğukkanlılığını ve dakikliğini bir an… Continue Reading →
Çok okudum, yalnız bütün hayatımı değiştiren kitabı değil başka kitapları da. Okurken ama, kırık hayatıma derin bir anlam vermeye, bir teselli aramaya, hatta hüznün güzel ve saygıdeğer yanını aramaya kalkışmadım hiç. Çehov’a, o yetenekli, veremli ve alçak gönüllü Rus’a sevgi… Continue Reading →
Alix alaycı bir ses çıkardı. Doğrusu, buraya neden geldiğini gerçekten bilmiyordu. Belki de çocukluğuyla ilgili hatırladığı bazı anılardan ya da duygulardan dolayı buradaydı. Çocukluk yılları aklından silinmişti. Mahkemenin atadığı doktorlar, Alix’in çocukluk amnezisi denen bir hastalığı olduğunu söylemişti. Bunun ne… Continue Reading →
Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler… Continue Reading →
Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya altı haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu iniltiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o telafisi imkansız son günün… Continue Reading →
Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şey kalmayacak. Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde ki ben en çok onları duydum. Gittin mi adamakıllı gideceksin. Hiçbir özlem kalmayacak dönüşleri emziren. Demem o ki dönecekmiş gibi gitmeyeceksin. Büyük git gideceksen… Continue Reading →
Adamın biri, iş için hayvanat bahçesine başvurmuş, “Maymunumuz öldü, sadece maymun kadromuz boş. Kabul edersen buyur” demişler. Bizimki kabul etmiş. Bir maymun postu giydirmişler, asgari ücretle işe başlamış. İş iyi, gıdaya da para vermiyor, bütün gün simit, fıstık vs. Bir… Continue Reading →
© 2024 Kitap Sözleri