Karar vermek özgürlüktür, kararsızlık işkencedir… Ölmek İçin On Üç Sebep, Jay Asher
Hayattaki en büyük başarısızlık; tutku ve isteğin kaybolmasıdır. Kafdağı’nın Pusulası, Didem Moralıoğlu
Zaman geçtikçe, yavaş yavaş, bu işlemden usanacaktı. Zihinden bulup çıkarmak, tozunu almak, çoktan ölmüş anı yeniden diriltmeye çalışmak giderek daha yorucu olacaktı. Ve işin doğrusu, bir gün, yıllar sonra bir gün gelecek, Leyla artık onu kaybettiğine ah vah etmeyecekti. En… Continue Reading →
“Üzgünüm ama kendini Tanrı’nın dengi kabul eden bir Hristiyan tanımıyorum.” Bellamy daha sert bir sesle, “Elbette yok.” dedi. “Çünkü Hristiyanların çoğu ikisini birden ister. Gururla İncil’e inandıklarını ilan etmek isterler ama inanması çok zor veya zahmetli kısımları görmezden gelirler.” Kayıp… Continue Reading →
Silas’a koltuk değneğiyle vurmuş olan İngiliz, dönüp koltuğun üzerinden çatık kaşlarıyla Silas’a baktı. “İngilizler insanın medeniyetini dostlarına gösterdiği merhametle değil, düşmanlarına gösterdiği merhametle ölçtüğü için şanslısın.” İngiliz eğilip, Silas’ın ağzındaki yapışkanlı bandı tuttu. Hızlı bir hareketle, yerinden çıkardı. Da Vinci… Continue Reading →
Her şeye hayret ediyor; kafasından geçenleri aksettiren bakışını gelen-geçenin yüzünden ayıramıyordu. Her gördüğünü dikkatle inceliyor, halkın konuşmasını sevgiyle dinliyor, sanki bütün bunlarla, tek başına geçirdiği ıssız gecelerde odasında doğan düşünceleri karşılaştırmak istiyordu. İkide bir, gayet önemsiz şeylerden hayrete düşüyor, bu… Continue Reading →
Ayçiçeği güneşe aşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler; “Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan” demişler hep bir ağızdan. ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış. Uzun… Continue Reading →
– Şey… Benim ismim Monika. Ben Mısır’la ilgili bazı konuları merak ediyorum. Mesela piramitler… Gerçekten bizim kitaplarımızda yazılanlar gibi mi? Nasıl yapıldığı konusu tartışılıyor mu? – Evet. Yalnız Mısır Piramitleri, yapısından daha çok önem taşıyan bir mesajı da beraberinde getirir…. Continue Reading →
Siz keyifsizliği günah olarak görüyorsunuz, bu bana abartılı geliyor.” -“Hiç değil,” diye yanıt verdim. “İnsan hem kendisine hem de yanındakine zarar veriyorsa, bunun böyle algılanması yanlış değil. Birbirimizi mutsuz kılmamız yetmiyormuş gibi, bir de herkesin kendisine ara sıra sağlayabildiği sevinci… Continue Reading →
Üç büyük tanrılardan birinin melez çocuğu, her şeye rağmen on altısına basacak, Ve dünyanın ebedi uykuya daldığına şahit olacak, Kahramanın ruhunu lanetli silah alacak, Kahramanın tek bir kararı sonunu getirecek, Olimpos ya kurtulacak ya da batacak. Son Olimposlu, Rick Riordan… Continue Reading →
Ezelden, insanın doğduğu güne kadar, bir tükenmez karanlık var; arada bir hayat zamanı var. Öldüğü günden, sonsuza kadar yine bir tükenmez karanlık… Öyle bir hayat ki, hem soluk almakla duruyor, hem soluk aldıkça azalıyor. O türlü yaşayışta ne zevk olsun?… Continue Reading →
“Bunların taktiği, dikkati başka yöne çekip adamı seyirci yapmaktır. Kafa karıştırarak, bilgiyi saptırarak sinsi bir virüs gibi girerler akıllara, ne kadar çabalarsan çabala hiçbir şeye etki etmeyeceğine, hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine inandırırlar seni ve işte o zaman üşengeçlik iner yüreğine… Gitmesem… Continue Reading →
Bazı şarkılar vardır hani, zamanında o kadar çok dinleyip acı çekip bıkmışsındır ya o şarkıdan, öyle bir anda karşına çıkar ki şarkıyı çevirmek istersin, bir taraftan da mutlu olursun çıktığına, yeniden o acıyı çekmek garip bir şekilde hoşuna gider ve… Continue Reading →
Öyle bir an gelmişti ki. Sana “nasılsın” demeye korkar olmuştum. Sürekli taktik, sürekli oyun, sürekli karşındakini tongaya düşürme hevesi. İlişki böyle yaşanmıyor, böyle bir şey değil. Devamlı olarak sana seni ne kadar sevdiğimi ispatlamak zorundaydım. O karmaşık kafanın içinde olan… Continue Reading →
Çocukken bir arkadaşım vardı, sadece ön dişlerini fırçalardı. Arka taraftaki dişler nasılsa fazla gözükmüyor diye. O zamanlar garip geliyordu bu davranışı ama neden öyle yaptığını şimdi anlıyorum. Çürümeyi kimsenin taktığı yok aslında, çürümekten zevk alıyoruz. Yeter ki o çürükler görünür… Continue Reading →
Evlatlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınan bir anne ve bir baba… Ebeveynin boşluğunu dedesinin yanında doldurmaya çalışan bir çocuk… Çocukları ile bağlarının gittikçe zayıfladığını fark eden anne baba, bu durumdan, haksız yere dedeyi sorumlu tutar ve dede ile torunu acımasızca… Continue Reading →
Yenileşme dediğin, kendimizi aldatmak için uydurulmuş bir şeydir. Hayat anlamsız bir nesnedir. Tutsaklık olmadan yenileşme olmaz. Doyumsuzluk olmasa, insanlık yerinde sayar. Yaşayışımız çalışmalarımızı kolaylaştırmak isterken, işleri çoğaltarak daha da zorlaştırıyoruz. Makineler ve fabrikalar daha fazla makine üretmek içindir; bu ise… Continue Reading →
Başlangıçta sükut var idi ve her yer karanlık idi. Ve Yaradan Yegah makamında terennüm eyledi. Ve bu ışıltılı nağme ile etraf nur oldu. Ve nağme boşlukta yankılanıp geri döndü. Ve Yaradan, bu Yegah nağmenin güzel olduğunu gördü. Ve akşam oldu… Continue Reading →
Hiçbirimizin unutmadığı o görüntülerin olduğu CNN jeneriğini tekrar izlediğinizde, seçilen görüntülerin hepsinin ayrı ayrı güç gruplarını etkilemek için seçildiğini görürsünüz. Petrole bulanmış karabatak çevrecileri Saddam’a karşı kışkırtırken, yanan petrol kuyuları iş çevrelerinin desteğini ABD’ye kazandırdı; yaralı bir asker duygusalları etkilerken,… Continue Reading →
Toregg, atlı ve silahlı bir düzine savaşçıyla birlikte ormandan çıktığında dere küçük bir akıntıya dönüşmüştü. “Artçı kuvvetim,” dedi Tormund gülümseyerek; “Siz kargaların korucuları var, bizimde var. Hepimizi dışarı çıkmadan önce saldırıya uğrayabiliriz diye, onları kampta bırakmıştım.” – En iyi adamların…. Continue Reading →
© 2024 Kitap Sözleri