Aşk, adını koyamadığın duyguları sana yaşatan insana aptal aptal bakmaktır. Yüzünün her kıvrımını ezberlemek ve onu bir cumartesi akşamı gibi sevmektir.
Bir çay doldur… Bir kitap seç. Ve dünyayı sessize al…
Bazen düşünüyorum da, hiç kendim için yaşamamışım ben. Kimse kırılmasın derken kendim paramparça olmuşum da haberim olmamış.
Kısacası senin dönecek yüzün olsa bile benim seni koyacak bir yerim yok.
Sabah uykusu kadar sevebileceği biri lazım insana. Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen…
Ellerini özlersin mesela, hani şu terleyince bile bırakmadığın ellerini…
Bir erkek bir kız kadar kusursuz sevemez, çünkü içindeki öküzlük ve açlık hiç bitmez.
Çoğumuz susarız, susmak vazgeçmektir ve vazgeçmek aslında her şeyi başlamadan bitirmek. Hayatın boyunca sarılacağın birine hiç sarılmadan ölmek demek. Hep aklında kalan soru işaretleri ve tercihlerinin değişmesi demek…
Bazen ağlıyor senin için, kıyamıyorsun, ait değilsin ona ama seviyorsun, sevmek bir bakıma aitlik oluyor işte, kendine bile ait değilken…
Hayat sevebildiğin kadar. Aldığın nefes onu başkasıyla paylaşabildiğin kadar. Sen kendine birini katabildiğin kadarsın.
İnsanın kalbi söz dinlemez ve karşısındaki acı verse de sever. Zaman zaman vazgeçmek istersin ama yapamazsın. Alışmışsındır bir kere acı çekmelere…
Bana ilk görüşte aşk lazım değil. Biraz genelleştirsek kimse zarar görmez sanki; Bana Her görüşte aşk lazım. Bana biraz sen lazım ama bana yazılmış bir sen lazım, şöyle alnımın tam ortasına yazılış ömürlük bir şey lazım.
Yaşanması mümkünken yaşanmayan her aşk, gün gelir bizden bunun hesabını sorar.
Belki de gerçek ayrılık, bir daha hiçbir yerde yüzünü görememektir.
Eski sevgiliyi çok özleyip, içinden mesaj atma isteği geldiğinde devreye giren otomatik fren sistemine “gurur” denir.
Ne zaman karşıma çıkarsın, hangi şarkıda ilk dansımızı ederiz hiçbir fikrim yok. Ayrıntılara takılmaya gerek yok belki de… Hikâyeme katıldığın gün sarılır konuşuruz bunları.
Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir.
Şimdi ben seninle yürüdüğüm yolları başkasıyla yürüyemiyorsam, bu o yolları unuttuğum için değil seni unutamadığım içindir.
Bazen Ajda Pekkan dinlersin, bazen İbrahim Tatlıses. Ben hayatımda hiç türkü dinlemedim diyen kızlar var. “İyi bok yedin bebeğim!” Zaten senin anan da; “Call me maybe” ile büyüdü…
Karşındaki seni çözene kadar varsın, çözüldükten sonrası hep bir sıradanlık.
Aslında sevdiğimiz kadar seviliyoruz. Biz birini çok seviyoruz. Başka biri bizi çok seviyor. Sorun sevgide değil, sadece denk getiremiyoruz.
Elbette yalnızlık bizim en güçlü silahımız, içinde kurşunu olmayan.
Oysa huzur vazgeçtiğin hayallerinde saklıdır. Kırılsa bile senin olan hayallerinde…
Belki şu an ikimizin olmayan bir şarkıyı ayrı şehirlerde başka insanlar yüzünden seviyoruz. Beki karşıma çıkman bir tren biletine bakar, belki de o tren hiç geçmez benim şehrimden.
Öyle herkese sarılamazsın ama bazıları sarılırken kaburgalarını kırsa sesin çıkmaz.
Sen beni sevmesen de olur ama ben seni sevmeden yapamıyorum. Yanında başkası olsun istemiyorum, illa seni biri üzecekse ben üzeyim istiyorum, illa mutlu olacaksan ben seviyorum diye mutlu ol istiyorum.
Bazen aşık olasın gelir. Neden aramaya gerek yok. Bir şarkı dinlerken bile aşık olmak isteyebilir insan…
Sevgiler eskiyor olabilir mi? Ya da “sorun değil” diyerek kenara attıklarımızın hepsi zaman içinde ortaya çıkan birer sorun mu?
Kalp korkar, en korkusuz insanın bile kalbi korkar çünkü onun aldığı yarayı insan vücudundaki hiçbir yer alamaz.
Bir şeyin asıl değerini kaybettiğinde anlarsın. Dünyanın en salak insanı olsan yine anlarsın. Kaybetmek de öyle bir şey.
Tüm samimiyetimle şunu söylemek isterim; etrafınızda hiç insan yokken ne kadar yalnızsanız, çok insan olduğunda da o kadar yalnız olabiliyorsunuz.
Yalnız olmanın en güzel yanı da terk edecek kimsen olmaması.
Onu kaybettiğinde de kısmen ölürsün. İnsan bir kere ölür derler, insan bir kere ölmez, insan sadece bir kere yok olur. Toprak olur, kül olur ama insan bir kere ölmez.
Bugün çay içelim dediğimde poşet çay, çorba içelim dediğimde hazır çorba yapan kadın, yarın çocuk istediğimde yuvadan alalım diyebilirdi. Hazırcı hale gelmişti ilişkiler ve ben bu hazırcılığa hazır değildim.
Sadece aşık olduğun insanla kahve iç. Onu izlerken kahven soğusun, soğuk kahveyi sırf onun yüzünden sev.
Ve gitmem demişti. Saflıktan değil sevmekten inanıyorsun ve gideceğini bile bile seviyorsun.
Yazmak, uyuyan bir insanın konuşmasıdır. Sonsuza dek yazamayacak bile olsa yazdıklarıyla yaşamasıdır. Her an başka ellerde, başka düşüncelerde hayat bulmasıdır.
Benzer Kitap Sözleri
- Serdar Özkan: Kalbim, ruhum göğe yükselsin!
- Eddi Anter Sözleri: Hep yanında olacak gibi seven
- Oğuz Atay Sözleri: İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar.
- Mehmet Ali Kılınç: Ben seninle soluk alıyorum
- Guy Pearce: Ben bağımlı bir insanım.
- Bill Cosby: Güne kahve ve ölüm ilanlarıyla başlıyorum.
- Albert Camus: Bir bardak kahve mi içmeliyim?
- Küçük İskender: Korktun mu beni kırk yıl sevmekten?
- Nazan Bekiroğlu: Onu nasıl sevmezdim ki!
- Anonim: Kahve, ya yalnızlık ister ya da sevgili.
23/10/2015 at 11:22
unutmayı hatırlayın…