Yani görünüşte insan küçük, fakat taşıdığı mana öyle büyüktür ki, kainatın meyvesi, en mükemmel sanatı, en şerefli mahluku… Her şey ona yönelmiş, ona koşturuluyor.
Her birimiz diyebiliriz ki, o güneş benim için doğdu, beni ısıtıyor. Yıldızlar ve ay, benim gecemi aydınlatan kandillerim. Dünya kadar geniş bir sofra kurulmuş bana… Her şey bana has, bana özel.
Oysa hayvanlar öyle mi? Gerçi hayvanlara da, bitkilere de özel sofralar kurulmuş, fakat benimki kadar geniş ve özel değil. Onlar sayılı birkaç rızıkla beslenirken, benim soframda sayısız çeşit çeşit nimetler, ihsanlar, lütuflar…
Ve bu dünya kadar geniş soframa, her bahar taze taze, demet demet çiçekler özenle yerleştirilmiş… Ve bütün mahlukat, emrimi tutan hizmetli gibi… Bütün bunları düşününce insan kendini aziz bir misafir gibi hissetmez mi?
Şark Kızı, Halit Ertuğrul
Bir yanıt yazın